BOZo |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
DİL
İslâmlık öncesi Türk dilinden, en eski sözlü Türkçe'nin ardından gelen yazılı Türkçeyi Göktürk dilini ve özellikle Uygur Türkçe sini kastediyoruz. İslâmlıktan önce Türkler Şaman, Buda, Mani Brahma dinlerine girmişler ve Çin, Sanskrit ve Tibet dillerinin etkisinde kalmışlardır. Bununla birlikte Türklerin bilinen ilk yazılarında (Orkun Yazıtları) pırıl pırıl katıksız bir Türkçe ve güzel bir dilin bütün özelliklerin vardır.
Ancak, İslâmlık öncesi Türk dil ve edebiyatın deyince akla Uygurca gelmektedir. Uygur Türkçe'si ve edebiyatı Türk dilinin ngelişmesinde çok önemli bir aşamadır. Çünkü Uygurca bugünkü Türk lehçelerinin kaynağıdır. Türkçe'nin gelişmesi şive farklılıklarını Uygurca'dan sonra kazanmıştır. Uygurca sağlam bir Türk dili olarak sağlam esaslar üzerinde gelişmiş ve yabancı tesirlerine mukavemet etmiştir. Uygur Türkçe'si şiir hazinesi bakımından Türk edebiyatının çok güzel eserleri ile doludur.
DÜŞÜNEN ADAM DERGİSİ EDEBİYAT SAYFASI DİL NEDİR?
Emet: Uygur Türkçesi Türk milletinin kültürünün gelişmesinde çok önemli rol oynamış en köklü dillerden biridir. Uygur Türkçesi'nin elimize geçen yazılı metin tarihi 6-7.yy.'dan başlamaktadır. Uygur Türkçesi eski Uygur Türkçesi'nin devamıdır.
Çuvaş ve Yakut lehçesi müstesna olarak bütün Türk lehçelerinin anadili diyebiliriz. Bugün konuştuğumuz Türk lehçeleri Uygur dilinden ayrılmıştır desek yanlış olmaz. Türk ve yabancı Türkologlar Türk dilinin tasnifini yaparken Uygur dilini esas almışlardır. Dolayısıyla Uygur Türkçesi'ne dair çalışmalar çok eskilere dayanır. 5.yy.'da eski Kuşavça ve eski Uygurca diye bir sözlük yapılmıştır. Bu eserden Çin kaynaklarında bahsetmektedir ancak henüz bulunamamıştır. 11. yy.'da Kaşgarlı Mahmut Divan-ı Lugat-it Türk'ü yazmıştır, bu sadece dile ilgili değil aynı zamanda ansiklopedik bir sözlüktür. Bu eserde sözcüklerin her lehçede nasıl söylendiği tek tek tasnif edilmiştir. Kaşgarlı Mahmut'un Kitabu Cevahir-ün nahv fi Lügati'it Türki isminde bir gramer kitabı vardır. 15. yy.'da Ming sülalesi döneminde Siyugan adında yabancılara Uygurca öğretmek için bir merkez kurulmuştur. Bu zamanda da Çince-Uygurca bir sözlük yazıldığını görüyoruz. 18. yy.'da Türkoloji çalışmaları açısından çok önem taşıyan Çincesi Wuti Qingwen jian olan beş dillik bir lügat yazılmıştır, 18.000'den fazla sözlük içermektedir. Bu beş dil Çince, Moğolca, Tibetçe, Uygurca, Mançurca'dır. 18. yy.'da batılı Türkologlar Uygurca'yı ciddi bir şekilde araştırmaya başlamışlardır. Ruslar başta olmak üzere ilminsky, Malov gibi. 1929-30 yıllarında İsveçli Türkolog Gunnar Jarring Kaşgar, Hoton, Kumul kentlerinde çok önemli derleme çalışmaları yapmıştır. Bu da genel Türk dilinin tasnifi açısından çok önemlidir. Bunun haricinde Prof. Dr Talat Tekin'nin ve diğer Türkologların Türkçe'deki birincil uzun ünlüler konusunun tasnifi konusunda çok önemli çalışmaları olmuştur. Gunnar Jaring'in çalışmalarına baktığımızda eski Türkçe'de ikinci hecedeki uzun ünlülerin birinci hecedeki uzun ünlüleri çok iyi muhafaza ettiğini görüyoruz. Dolayısıyla genel Türk dilinin tarihi üzerine yapılan araştırmalar Uygur Türkçesi üzerine gidilerek yapılmıştır. Altun Yaruk , Çestane Illig Bi gibi dini Budist, Mani kitaplarının çevirileri yapılmıştır. Bu eserler folklor, din, dil araştırmalarına ışık tutan eserlerdir.(Uygur Türkçesi Tarihine Genel Bir Bakış
Sunan: Prof. Dr. Erol Mutlu Konuşmacılar: Doç. Dr. Gülbahar Semetova ve Ögr. Gör. Erkin Emet)
Türk dilinin gelişmesinde bir dönüm noktasıdır. Çünkü Uygur Türkçesi müstesna olmak üzere bugünkü Türk lehçeleri için bir ana dil mahiyetindedir. Bugünkü lehçeler, Türk dilinin gelişme kanunları bakımından, Uygur Türkçesi devrinden ayrılmışlardır. Bu gün ayrı ayrı lehçelerin özellikleri gibi görünen teferruat, Uygur Türkçesi devrinde bir dil içinde ve o dilin tam hukuklu unsurları halinde yaşamakta idiler. Bunun tespiti Uygur Türkçesi'nin, Türk dilinin gelişmesinin tarihi ve bu gelişmenin yol ve kanunlarını tayin için de ne kadar mühim bir yer tuttuğunu göstermeğe kafidir. Türk dili Türk milleti kadar yaşlı bir teşekküldür. En eski Türk dilinin nasıl olduğunu şimdiden katiyetle söyleyememekle beraber, bugün elimizde bir müspet netice olarak şunu söyleyebiliriz. Türk dilinin tarihi devirlerine giden yol Uygur Türkçesi devri üzerinden gidecek ve onun araştırılması da bu devrin bize gösterebildiği yollardan istifade edecektir.[73] Uygur Türkçesinin tasnifine gelince, XIX. yüzyılın başlarından son yıllara kadar yirmiden çok tasnif denemesi yapılmıştır. Bunların içinde en önemlileri Radloff'un, Ramstedt'in ve Samoyloviç'in tasnif denemeleridir. Türk dil biliminin kurucusu Wilhelm Radloff'un Kuzey Türk Dillerinin Ses Bilgisiö adlı eserinde yayımlanan ve öTürk lehçelerinin ses özelliklerine göre tasnifiö adını taşıyan denemesi, daha önceki tasnif denemelerine bakarak, çok daha bilimsel ve ayrıntılıdır. (1. UYGUR TÜRKLERİ VE DOĞU TÜRKİSTAN)
Kaşgarlı Mahmud, Uygur Türkçesi'ni halis Türkçe, en doğru Türkçe olarak anmaktadır[13]. Uygur Türkçesiyle ilgili araştırmaların öncülerinden Reşid Rahmeti Arat da, "Uygur Türkçesi -yani Uygur devrine ait Türkçe- Çuvaş ve Yakut Lehçeleri müstesna olmak üzere bu günkü Türk şîveleri için bir ana dil mahiyetindedir." demektedir[14]. Türk dili ve kültürü bakımından böylesine önemli olan Uygur Türkçesi, Mani, Brahma gibi çok değişik alfabelerle yazıldı, ama hiç bir zaman Çin alfabesiyle yazılmadı.(Uygur TürkleriAdnan Menderes Üniversitesi Öğrenci Derneği..www.aduod.da.ru)
Orta Asya'daki Türk halkları arasında eğitim düzeyi yüksek olan Uygurlar, daha IX. yüzyılda kendilerine özgü bir dil geliştirmişler ve onu tüccarlar aracılığıyla bütün Orta Asya'ya yaymışlardı. Öyle ki, daha sonra çok büyük bir imparatorluk kuran Moğollar bile eski Uygur harfleriyle yazışıyorlardı. Bu gün Kaşgar pazarındaki atmosfer, eski İpek Yolu'nun kozmopolit havasını çok iyi yansıtıyor.(Fokus )
UYGUR Türkleri Altay dil grubunun Türkî karakterde olan "Hakaniye" lehçesiyle konuşurlar. Dilciler, bugüne kadar edinilen bilgiye göre Türk dillerini aşağıdaki gibi incelemektedirler;
1 - Ana Türkçe Çağı: - İsa'nın doğumuna yakın yıllarda bu dil kullanılmakta idi. Özellikleri: uzun seslilerin ve kelime önünde (H) sesinin bulunmasıdır,
2 - Eski Türkçe Çağı: M.S. VI. yüzyıldan başlayarak IX. yüzyılın ortalarına kadar sürer. Bu bölümde Göktürk ve erken Uygur oyma yazılı metinleriyle, büyük bir ihtimalle erken Kırgız lehçesi girmektedir.
3 - Orta Türkçe Çağı - IX - XV. yüzyılları ihtiva eder. Bu bölüme Uygur edebiyatı altın çağının eserleri girer. Yusuf Has Hâcib'in Kutadgu Bilig ve Kaşgarlı Mahmud'un Divan-ı Lûgat'it Türk adlı eserleri bu devirde meydana gelmiştir.
4 - Yeni Türkçe Çağı - XVI. yüzyıldan zamanımıza kadar olan bölüm.
Bu devirlere göre Prof. A. Von Gabaîn, Uygur dilini iki gruba ayırmaktadır. Bunlardan biri (N)'li diğeri, ise (Y)'lidir. Meselâ "Anığ" (N)'li, diğeri ise "Ayığ" (Y)'lidir. (N)'li lehçeye daha çok Maniheist dil hatıralarıyla runik yazıtlarında rastlanır. Bu Uygurlar, Moğolistan'daki doğu devletinin doğrudan doğruya sahibi olup kullandıkları eski Uygur dilini oradan Tarım Havzası'ndaki daha geniş Uygur devletine geçirmişlerdir. (Y)'İi lehçesinin ise, aslında Tarım HAVZASINDAKİ Pre-Uygur Budist dinine bağlı Türklerce kullanıldığı sanılmaktadır. Yüksek Uygur kültürünün teşekkülünden sonra bu (Y)'li lehçe hâkim olmuştur (68).(UYGUR TÜRKLERİ- Erkin Alptekin..Sayfa 91-92)
Doğu Türkistan da Türkler, kendi dillerini muhafaza etmişlerdir. 1949 Ekiminden sonra, Mao komünist işgalcileri Türk dilini değiştirip, Çince konuşturmak için halkı zorladı. Ama oradaki Türk ve Türk dilini konuşan Müslüman Türkler, Doğu Türkistan Uygur lehçesi ile konuşur ve bu dili muhafaza etmeye çalışırlar. Çinliler değiştirme amacından vazgeçmedi. Buna rağmen Doğu Türkistan'ın batısı ve doğusunda yaşayan Müslüman Türkler en yaygın dil olan Uygur lehçesini konuşuyor.
Uygur lehçesinin başlıca ağızları Doğu Türkistan'ın doğusu ve kuzey doğu illerinde konuşulur. Tarbagtay, Altay batısı ve kuzeybatı ağızları ise Kumul, Turfan, Aksu'da konuşulur. Kaşgar kuzey ağızları Yarkent, Hoten ve merkez ağızları ise Ürümçi'dir.
Şiveler çeşitlidir, fakat tamamen anlaşılabilir. Doğu Türkistan'da halen Arap alfabesi ama eski Türkçeye benzer yenilenen alfabe kullanılmaktadır. 1958'den itibaren Latin alfabesine geçiş için merkezi hükümet karar vermiş, ilkokuldan itibaren başlamıştır. Fakat halk bunu kabul etmedi. Çünkü geçmişteki alfabe ile çıkan kitapları Latin harfleriyle okumak mümkün değil. İkincisi ilkokuldan başlayıp yeni alfabeye geçen öğrenciler, ailelerine bu dilde mektup gönderdiklerinde aileler bunu anlayamıyor. Bununla beraber Doğu Türkistan'daki Türklerde yarısı yeni imla, yarısı eski imlayla çalışmak zorunda kaldı. 1970'lerde millet buna tepki gösterdi. Milletvekilleri Özerk Bölge Hükûmeti toplantılarında karşı fikirler öne sürdü. Neticede eski Türkçenin devam ettirilmesi yolunda karar verildi.
Doğu Türkistan Türk dili ve genel Türkoloji araştırmaları konusunda Türkiye'den dil uzmanına ihtiyaç vardır. Türk dünyasının en büyük Türkoloji dergisi olan Sovyetiskaya Türkologiya (Sovyet Türkolojisi} Doğu Türkistan'da da dil bakımından etkisini göstermiştir. Bu dergiyle Özbekistan ve Kazakistan'da yaşayan Uygur ilim adamları gönderirdi. Doğu Türkistan'da halkın bir kısmı Türkiye'nin Türk alfabesini kullanmak istiyor, diğer bir kesim ise Arap alfabesinin kullanılmasını istiyor. İnşallah Doğu Türkistan bağımsızlığından sonra Türk alfabesine geçilerek bu sorun çözülür. (Mohammed Niyazi MAHMUTOĞLU 56-57)
Dil ve edebiyat bakımından Türk kültür tarihinde Uygur Türklerinin müstesna bir yeri vardır. Köktürk devresinden sonra Türk Dili ve Edebiyatı tarihinde Uygur devresi başlamıştır.
...
"Budist, Maniheist, Hristiyan Uygurlara ait çeşitli tapmaklardan ele geçirilen çok sayıdaki zengin yazma parçalar, Uygur dil, edebiyat ve kültürünün yüksekliğini belirten varlıklı, millî kaynaklarımızdandır. Ayrıca bu vesikalar arasında astronomi, tababet, falcılık vesaire gibi bilgi dallarına ait olanları da vardır" .
...
Karahanlı devresinde Hakaniye Türkçesiyle veya Kaşgar Türkçesiyle âlim şair Yusuf Has Hacib'in 1069 yılında Karahanlı hükümdarı Tavgaç Buğra Han'a takdim ettiği ve Türk Devlet felsefesi ve geleneğini ortaya koyan devlet kurma bilgisi sayılan eseri Kutadgu Bilig Destanı, Kaşgarlı Mahmut'un 1075 yılında tamamlayıp Abbasi Halifesi Ebul Kasım Abdullah Muktedi Bi Emrullah'a sunduğu ilk Türk Dil Sözlüğü, Türk kültür hazinesi "Dîvânü Lügati't-Türk"ü, Yüknekli Edip Ahmet'in dörtlüklerle yazılmış didaktik destanı "Atabetü'l Hakayık"ı yazılmıştır. Bu nadir eserler yalnız dil bakımından çok önemli eserler olmakla kalmayıp, edebiyat bakımından da çok değerli eserlerdir. Bu kıymetli eserler ondan sonraki devir Türk Dili ve Edebiyatının gelişmesine büyük etki yapan âbide eserlerdir.
...
Karahanlıfar bir çok Türk boylarıyla kuvvetli bir siyasî birlik kurmakla kalmayıp millî bir devlet yapısı ve geleneği de oluşturdular. Ayrıca dillerini de edebî bir dil haline getirmeye muvaffak oldular. Karahanh dil ve kültürü kuzey doğuda varlığını devam ettiren Uygur dili ve kültürü ile Batıda yayılan İslam kültürünün tesiri altında oluşup gelişti. "Müşterek Türkistan Türkçesi" denilen Karahanlı edebî dili ve kültürü daha sonra gelişen diğer yazı dilleri ve kültürleri üzerinde de büyük etkiler yaptı.
Kısaca Uygur Türkçesi Eski ve Orta Türkçe devresinde' Türk Dilinin gelişmesinde ve yükselmesinde çok mühim rol oynamıştır. Dr. Zeki Velidi TOGAN'ın ifadesince: "Uygurlar Türkler arasında biraz kuvvetli, kültür bakımından biraz yüksek olduğundan onların dili diğer Türkler için yazı dili olarak vazife görmüştür" . Uygur Türkçesinin Türk kültürü içerisindeki yeri hakkında Prof. Dr. Ahmet Caferoğlu şu haklı görüşlerini ileri sürmüştür: "5. yüzyıldan başlayarak Önceleri yalnız kendi boyları, sonraları ise diğer Türk kavimleri ile birlikte siyasî bütünlük ve birlik haline gelen Eski Uygur Türklerinin Orta Asya dil ve kültürünün gelişmesinde önemli rolleri olmuştur. Hele Orta Asyanın oldukça kısırlı kültür devresinde Türk dil kültürünü ayakta tutan yine de bu Uygurlar olmuştur,." "Uygur Türkçesi her yönden hem alıcı ve hem de verici durumuna getirilmiş, Orta Asya'nın bir nevi uluslararası kültür dili olmuştur"7. Bu fikirleri N. A. Baskakov'un şu görüşleri daha da aydınlatmaktadır: "Uygur dili ve yazısı son devirlerdeki edebî dillerin yani önceleri Karahanhlar devrindeki (X-XII. Yüzyıllar) dilin, sonları Oğuz-Kıpçak edebî dilinin (XII-XV. Yüzyıllar) Altın Ordu edebî dilinin (ilk devri XIII-XIV. Yüzyıllar), eski Özbek dilinin (XV.-XIX. Yüzyıllar) Eski Türkmen Dilinin (XVII-XIX. Yüzyıllar) ve başka dillerin şekillenmesinde büyük etki yapmıştır"8. Uygur Türkçesinin Türk Dili tarihindeki Önemli yerii hakkında Prof. Dr. Reşit Rahmeti Arat şöyle seslenmiştir. "Uygur Türkçesi Türk Dili'nin inkişafında bir dönüm noktasıdır" bİ2 birçok kelimelerin farkım anlamak için bu günkü Türk şiveleri içim anadil mahiyetinde olan Uygur Türkçesi devrine müracaat edebiliriz", "Türk Dili'nin tarihi devirlerine giden yol Uygur Türkçesi devri üzerinden gideçektir"9. "Çünkü IX. Yüzyıldan bu yana kültür geleneği kura Uygur Türkleri XIII. Yüzyılda artık geniş Orta-Asya-Türk Moğol halklarının kültür terbiyecisi derecesine ulaşmışlardır... Böylece Uygurlar uzun tarihî cereyan içinde Türk kültürü rehber ligini ellerinde tutmuşlardır"10.(S.M. Kaşgarlı UYGUR TÜRKLERİ Sayfa.22)
...
XII. yüzyılın sonlan XIII. Yüzyılın başlarında yaşamış olan Ahmet Yüknekî'nin felsefi tarafı ağır basan didaktik destanı Atabetu'l-Hakayık (Hakikatlerin Hediyesi) adlı eseri ise Kutadgu Bilig'ten ilham alınarak yazılmış kıymetli bir eserdir.
XIII. ve XIV. Yüzyıllarda İslâm dininin Uygurlar arasında giderek güçlenmesi neticesinde Arap ve Fars edebiyatının tesiri Uygur yazılı edebiyatım dil, mazmun, üslûp bakımından büyük değişikliklere uğratmıştır. Böylece Uygur dil ve edebiyatında yeni bir devre başlamıştır.(S.M. Kaşgarlı UYGUR TÜRKLERİ.Sayfa.94)
Şair Kutluk Şevki "Ana Dil" başlıklı şiirinde Türk dilinin doğu şivesi olan Uygur Türkçesini iyice öğrenmek ve onu muhafaza etmek gayesini güçlü duygu ile ifade etti:
Ana dilin bilen kişinin izzetin kılğum kilür,
Ana dilin ağzından altın verip alğum kilür.
Bu ana dil olsa ger Amerika ve Afrika'da,
Sarf edip binlerce tılla o yere hem barğum kilür.
Ey ana dil bizge sen geçmiş uluğlardın nişan,
Sen ile ruhiziminde iftihar etkum kilür.
(S.M. Kaşgarlı UYGUR TÜRKLERİ.Sayfa.98)
Eski Uygur Edebiyattandın devamı olan Çağatay Edebiyatı'ndan Çağdaş Uygur edebiyatı aşağıdaki hususiyetleri ile farklanmaktadır:
Dil bakımından: Çağatay devrinde Çağatay edebiyatı, eski Uygur edebî dili esasları dahilinde şekillenmiş Çağatay dili ile yazılmıştır. Bu dilde lügat olarak türlü yerli lehçe ve şivelerin ve canlı dil elementlerinin kullanıldığı; Arapça, Farsça kelimelerin bolca işletildiğini görüyoruz. XX. Yüzyılın başlarında şekillenmeye başlamış olan Modern Uygur Türk Edebiyatı ise, dil bakımından modern Uygur Türk şivesinde yazılmış olup Çağatay edebî dilindeki bir çok Arapça, Farsça kelimeleri ve gramatik şekilleri kendi bünyesinden atmıştır.(S.M. Kaşgarlı UYGUR TÜRKLERİ107-108)
DR. MESUT SABRİ BAYKOZİ
Belki geç de olsa Türk ulusunun ruhunda çoktan beri uyuyan böyle büyük bilinç ulu dilek belirmeye doğmaya başlamıştır. Belki bu ulu bilinci ruhunda duymayan pek az miskin uyuşuk kişiler geri kalmıştır.
Neticeye gelirsek, o bilinç nedir?
1. Dil sevgisi
2. Ulus sevgisi
3. Vatan sevgisi
Dil Sevgisi:
Eskiden millî hislerini unutan insanlar, mesela; Türkler konuşurken kendi dillerine o kadar önem vermez, Arapça, Acemce birçok uydurma kelime düzerek bir iş yapmış gibi görünürler. Onunla da kalmadılar yaptıkları işle övündüler. Hâlbuki eski bir Türk yazarının yazılarını Türkler dahi arılayamazlardı. Çünkü ekseriyetinin bilmediği yabancı lügat, yabancı gramer kaideleriyle yazarlardı. Hâlbuki böyle eserler daha çok kötü eserlerden bahsedilerek yazılan yazılar, eski edebiyatı öldürdü. Yani gözden düşürdü. Görülüyor ki bugüne kadar yazılmayan, yazılıp kullanılmayan fakat konuşurken dilin daha tatlı, canlı ve güzel olduğu anlaşıldı ve bu dil ile yazmaya başladılar. Yani konuşulduğu gibi belki de konuşulandan daha güzel yazılar yazdılar ve yazmaktalar. Şimdi bu konuşma dilini yazmak için;
1. Arapça, Acemce düzme kaideleri kullanmamak,
2. Türkçeye girmemiş, Türklerin anlamadığı yabancı kelimeleri kullanmamak gereklidir.
İste bu iki noktaya önem veren yazarlar çok güzel ve kolay konuşulan öz Türkçe ile yazmaya başladılar. Bu yazılan herkes okuyup ve kolayca arıladılar. Her ulus kendi dili ile yaşar, dilsiz bir ulus çobansız bir sürü koyuna benzer. Türkler ekseriyeti çoğulcu ve canlı bir dil olduğunu anladıktan sonra dillerini her şeyden ulu ve üstün gördüler. Onun edebi dili sırasına koymaya ve geçirmeye karar verdiler. Ondan sonra eski edebiyatta görülen Arapça, Acemce karışık edebi dili kullanmadılar, kullananları ulusuna yapılan hakaret saydılar. İşte konuşulan Türkçemizi sevmeye ve bu dili edebiyatımızda, bütün yazılarımızda yazmaya ve kullanmaya dil sevgisi denir. Dil bir ulusun manevî yurdudur. Manevî yurda set çekilmez. Onu korumaya çalışmazsak Maddî yurt gibi manevî yurt ta yaşayamaz.!
|
|
|
|
|
|
|
Bugün 6 ziyaretçi (11 klik) kişi burdaydı! |
|
|
|
|
|
|
|